Keçe Hakkında

KEÇE HAKKINDA

Hayvansal liflerden özellikle yünden, ısı, nem ve basınç altında sabun, yağ, asit gibi maddelerin yardımıyla liflerin birbirine kenetlenmesiyle oluşan dokular, Türk el sanatlarının en eski tekniklerinden biridir. Tepme Keçecilik, 11. Yüzyılda Orta Asya’dan batıya göç eden Türkler tarafından Anadolu’ya getirilmiş ve günümüze kadar ulaşmıştır.

Türklerin günlük yaşamında önemli bir yere sahip olan “keçe” kelimesi, tarih boyunca “kidhiz, kidiz, kiz, kiiz, kiyiz” gibi çeşitli adlar almıştır. Bu tekniğin ilk örnekleri Uygur dönemine ait eserlerde görülmektedir. Tepme keçe ve fabrikasyon olarak üretilen keçelerde, koyun yününün yanı sıra tavşan, deve ve keçi kılı gibi farklı lifler de kullanılmaktadır.

 

KEÇENİN KÖKENİ

Keçe kelimesinin Türkçe etimolojisini inceleyen araştırmacılar, bu terimin Batı Türkleri ve Oğuzlar arasında yayıldığını belirtmektedir. “keçe” kelimesi, Türkçede ilk kez Xl. Yüzyılda Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügati’t Türk eserinde yer almıştır. Bu kelimenin, “geçme” veya “birleşme” anlamındaki kelimelerle ilişkili olarak kullanıldığı düşünülmektedir.

Daha eski bir terim olan “kidiz” de keçe anlamında kullanılır ve Türk kültüründe yaygın bir şekilde yer alır. Kaşgarlı Mahmud’un esrinde “kidiz” kelimesi, Türkmenlerin çadır örtüleri anlamında geçmektedir.

Farklı Türk dillerinde “keçe” kelimesinin varyasyonları bulunmaktadır. Kırgız ve Başkurt dillerinde “kiyiz”, Kazakçada “keygiz”, Tatarcada “kigiz” şeklinde karşımıza çıkar.

Koyun yünleri, ilk kırkımda (haziran) elde edilen yünden yüksek kaliteli keçe, ikinci kısımda (ağustos) elde edilen yünden ise ikinci kalite keçe üretilmektedir.